taş basamakları
tek tek çıkan kumru kuşunun
vardır elbet bir bildiği
uçabilecekken…
Sanırım bir ay önceydi, ben bir kafede oturup da o gün dolaşan düşüncelerin, içimdeki pırpırın da oturup şöyle bir yerleşmesini, bir boş alana doğru uçuşup açılmasını beklerken birden kendimi “koşmayacağız, koşmayacağız” diye tekrarlarken buldum.
Bir yanda okumakta olduğum Peter Wohlleben “Ağaçların Gizli Yaşamı” kitabı ağaçların yaşadığı “acelesiz hız”dan bahsediyor.
Geçen akşam da İstanbul Kainat Radyosu’nun konserinde Müslüm Gürses’in “Sabrıma Borçluyum” türküsünün harika bir yorumunu dinlerken sözleri, özellikle de giriş, beni gülümsetti: “Acele etseydim herşey bitmişti herşey bitmişti / Mutluluk ümidi uçup gitmişti uçup gitmişti/ Belkide herşeyin aman aman aman sonu sonu sonu gelmişti”…tırınırı nırı nırı nııım:)…
Şu yüzünü yaza dönmüş nefis bahar günlerinde, kuş seslerinin bizi dürterek tatlı hatırlatmalar yapmasına, laleden ve leylaktan gül mevsimine geçen kokuların içimizi gıdıklamasına, ıhlamura doğru yola düşürmesine ve içimizdeki baharın hayatın içine “acelesiz” bir nefes, birkaç nefes üflemesine izin vermek, koşmadan yaşamak mümkün mü?…tırınırı…nırı nırı nııım…elbet mümkün…
sadece bugün
için. dur. koşmayacağız.
sadece şimdi
için.
bir nefes. al-ı-ver.
koşma-yacağız.
koş-maya-cağız.
koşmayacağız.
ve yürürken hayatın içine
ve yürürken ve çalışırken ve
koşarken bile
evet – bile bile
bütün dalgalarla birlikte
fırtınada
durmaksızın-
koşmayacağız.
elif