Lazım-lık

Bebeklikten çocukluğa geçişin ve kendi ihtiyaçlarını farkedebilmenin en kritik eşiklerinden biri de çocuğun tuvaletinin geldiğini haber verebilmesi ve sağlıklı bir şekilde kontrol edebilmesidir.

(Haydaa ne oluyor şimdi nereden geldik buraya demeyelim, azcık sabır:)  – ve hayır size zaman tünelinde o günlere yolculuğa çıkarmayacağım)

İşte bu kritik dönemde çocuklara destek ve kolaylaştırıcı olarak, hem de onlar büyüyüp normal boyut tuvaleti kullana kadar “lazımlık” kullanılır.  İsmi üzerinde “lazımlık” bu geçiş dönemi için lazım olan bir araçtır ve diğer tuvalete geçene kadar fonksiyoneldir, sonra gider.

Şimdi bu konu nereye bağlanacak?

Geçen gün bir mutsuz anımda, küçücük bir konuda yine kendimle karşılaştım, şöyle ki: Artık bana bir anlam ifade etmeyen ve benim dahi olmayan bir koşulla uğraştığımı  ve o anki mutsuzluğumun gerçek sebebinin de aslında kendimi zihnimde bir otomatik program haline gelmiş bu sözde standartla karşılaştırmaktan kaynaklandığını farkettim: “Yapılması lazım”.

Ve yine şaştım kaldım bu “lazım”ın hortlamış olmasına ve düşündüm farkında olduğumuz, olmadığımız ne çok tanım ve “lazım” var?

Bilmemkimi geri aramam lazım, mesaja cevap yazmam lazım
Faturayı ödemem lazım, hediye almam lazım
Daha çok kitap okumam lazım
Daha çok/az çalışmak, daha çok uyumak, daha çok yürümek, daha çok/az yemek, daha çok/az sosyalleşmek, daha sevgi dolu / pozitif olmak, daha net, daha güçlü vb. vb. vb.

“DAHA” olmak “LAZIM”.  O kadar çok ve o kadar detaylı “lazım”larımız var ki bırakın “mikkemmel” bir insan bir süper kahraman bile bu standartları yakalayamaz.

Küçükken aileden bir büyük kuzenimiz “geri geliyor” cümlesini kullanmış ve bir küçük kuzenimiz de “Geri kim?” diye sormuştu saflıkla, büyükler de bunu fırsat bilip bizi “Geri geliyor” diye korkutmuşlardı bir süre, yıllardır makara konusu güleriz. Şimdi sormak istiyorum bu “Daha” kişisi kimdir arkadaşlar?

Kelimelere de meraklıyım ya bir anda “lazımlık” geldi aklıma ve aniden yanında lazımlıklarını taşıyan mutsuz insanlar ordusu canlandı gözümde.  Abartıyorum belki ama bir düşünün.  Birçok kez artık size hizmet etmeyen, gerçek ihtiyacınızı karşılamayan “lazım”lara yapışıp kalabiliyor, ne o anın gereğine kulak verebiliyor, ne mutlu olabiliyor ne de çözüm bulabiliyorsunuz.

Elbette hayatta evimiz, kişisel ve ailesel, işsel rollerimiz nedeniyle üstlendiğimiz pek çok sorumluluğumuz var.  ve tabii ki ben de tüm sorumluluklardan vazgeçelim, sadece istediğimizi yapalım demiyorum.

Ama belki sadece şunu yapabilsek:  Özellikle bu “lazım”larımızı duyduğumuz, kendimizle uğraştığımız, kendimizi yeterli bulmadığımız anları farkettiğimizde sorsak:

Ulaşmak istediğim nedir, eksikliğini hissettiğim nedir, bu ne kadar gerçek?
Kime göre, neye göre karşılaştırıyorum?  
Acaba gerçek ihtiyacım, bu anın gerçek ihtiyacı nedir?
Yapılması lazım diye düşündüğüm şeyi yaparken acaba gerçekte benim için önemli olan neleri feda ediyorum?
Şu an kendime karşı biraz daha sevecen, biraz daha yumuşak nasıl olabilirim?

Olmam gereken kişiyi bırakıp, kendimi olduğum gibi kucaklamam mümkün mü?

Bunu yapabildiğimiz, kendimizi ve anı olduğu gibi kabul edebildiğimiz anlarda, kendi tecrübemden biliyorum sanki yeniden nefes almaya başlıyor gibi,  ruha sıcacık derinden sarılıyor gibi bir rahatlama ve huzur geliyor, “lazım” diye durdurmaya çalıştığımız hayat yeniden doğal akışına giriyor.

Acaba bu “lazımlık”larımızdan özgürleşmek mümkün mü? Veya onlara yeni bir görev vermek:  Tüm işe yaramayan “lazım”larımızı attığımız renkli hatta müzikli bir çöp öğütücüsü oluversinler, olmaz mı? Olur, olsun, oldu bile.

Dipnot – “Bu blog yazısına bir lazımlık görseli “lazım” mı?  Haaayır…

yaz güneşinin aydınlattığı elif:)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir