
Birkaç gün önce Boğaz’da üzerinde kocaman Lighthouse/Işık evi yazan kırmızı bir gemi geçti yanımızdan. Ve bir şekilde bende kaldı, ya da ben orada kaldım.
Şu an yazarken farkediyorum ki aslen lighthouse’un tam çevirisi deniz feneri oluyor. Ama ben onu Işık Evi olarak okudum.
Işık Evi… sanki tekrarladıkça iyi geliyor, bedenimde kalbimde bir yerlerde ismini koyamadığım bir şeyler hatırlatıyor. “Işık evi” kelimesini alıp oturasım var her gün meditasyona, neden olmasın?
Tabii bir de Nasrettin Hoca var. Nasrettin Hoca’nın karısı doğum yapacakmış, o zaman evde, ebe yanında, oda karanlık Hoca mum tutuyor ebe çalışabilsin diye. Hoca’nın karısı sancılar içinde ıkınırken nefes nefes hoop derken bebek doğuyor. Fakat sancılar kesilmiyor, Hoca mumu tutmaya devam ediyor. Derken nefes, uf puf ah, bir ikinci bebek daha geliyor, maşallah. Derken Hoca’nın eşi yine sancılanıyor, inlemeye başlıyor…ken…Nasrettin Hoca birden mumu üfleyip söndürüveriyor. Ebe panik içinde dönüp “Ne oluyor Hoca, niye söndürdün mumu?” diye veryansın edince Nasrettin Hoca da “E baksana ışığı gören geliyor, ışığı gören geliyor” diyor.
Yaradılışa dair birçok mit, hikaye, destan, inanışa göre her şey ışıkla başlıyor ve o yüzden bize özümüzü, içimizdeki biricik ışığı hem de o yaşamlarımızı birbirine dokuyan sihirli bir-liğin ışığını hatırlatıyor.
Diyorum ki ışık içimizde (Cem Yılmaz’ın kulakları çınlasın haha…).
Yani ışık tünelin ucunda değil, tam da burada tünelin içinde.
Ve hepimiz bir Işık Evi’yiz, o ışığı besleyen nefes de bizde.
O zaman ışığa nefes vermek, o ışığın neşesini hissetmek, sesini duymak ve o ışıkla bağımızı güçlendirmek için neler mümkün?
Sadece bu soruyu sorup bırakmak istiyorum, varsın cevabı her birimizin içinde kendi biricik yolculuğuyla açılsın ve Işık Evi’mizdeki ışıkları birer birer yaksın.
Ve yakalım tüm ışıklarımızı varsın kim gelmesi gerekiyorsa ışığımıza gelsin!
“Bu adamlar, Dino,
ellerinde ışık parçaları,
bu karanlıkta; Dino,
bu adamlar nereye gider?
Sen de, ben de, Dino,
onların arasındayız,
biz de, biz de, Dino,
gördük açık maviyi.”
Nazım Hikmet Ran (Abidin Dino’nun “Yürüyüş” tablosu üstüne)
elif
Işın Gürel
Canım kalemine sağlık)))
elif
Sağol Işıncımm…