Ellerim

Şu dönemde tüm dikkatler eller üzerindeyken yıllar önce onlara itafen yazdığım bir yazımı hatırladım, tekrar paylaşıyorum aşağıda.  Toprağı ekerken Anadolu’da “benim elim değil Fatma Ana’nın eli” derler can suyunu dökerken, bereketli olsun diye, aslında onun şifa enerjisini çağırırız bunu yaparken kendi ellerimize… Ellerimiz şifa ve güzelliği davet etsin ve dağıtsın her daim, ele avuca sığmayan yaşam neşesiyle doldursun ve sevsin bu eller kendimizi ve hayatı, bu eller uzansın ihtiyacı olanlara şefkatle, cömertlikle.  Şu zor dönemlerde “elleriniz dert görmesin” derler ya ne güzel söylerler elleriniz dert görmesin… Ellerimiz o engin gönüllerin uzantısı ve sevginin, paylaşmanın aracısı olsun, el ele gönül gönüle sağlıcakla geçirelim bu günleri…

Gözüm ellerime takılıyor mutfak tezgahının üzerinde.  Portakalın üzerine çizgiler yapmama rağmen çarpık çurpuk çıkan kabukları soyarken şekilden şekilde giren ellerim.

Ellerim.
Bu eller. Bir an başka birinin elleri gibi geliyorlar, sanki ben kumanda eden değil izleyenim bu elleri.

Derken tai-chi hocasının ellerimle ilgili dedikleri geliyor hatırıma: “ellerini yumuşat, gevşet, daha doğal ve rahat dursunlar” derken bir yandan da duruşun içinde parmaklarımla oynayarak düzeltiyor onları.  Her tarafım doğru duracağım diye kasılmış, bir de şimdi eller mi diyorum?

Tekrar bağlanıyorum önümdeki ellere.

Onlar benim ellerim. Benim emektar, çalışkan ellerim.  Bulaşık yıkamayı hem de eldivensiz suyu hissederek seven ellerim.  Hala klavyeyi değil kalemi yeğleyen, kalem-boya tutan yazan çizen dile gelen ellerim.  Konuşurken, şarkı şöylerken bana katılmayı seven ellerim.  Acıkınca beslemezsem titreyen ellerim.  Dokuna dokuna hisseden hissettiren, çiçeklerimin yapraklarını bile okşaya okşaya seven ellerim. Sokak köpeğimi sıkı sıkı tutup, ısırarak seven ellerim.  Toprağı yoğura yoğura seven ellerim.  Bisiklet ve uçurtma tutmayı özleyen ellerim.

Onlar benim ellerim.

Tek bir noktasını değiştirmek istemiyorum, daha gergin ya da dahat rahat duruş, aydınlanmış tai-chi için bile istemiyorum.  Yorgunum yılların bakım-onarım-sağlık-güvenlik-güzellik-iyilik-doğruluk adı altında gelen yabancılaştırma, bastırma, değiştirme çabalarından.  Hiç kimsenin, kendimin bile ellerimi düzeltmesini istemiyorum.

Onlar beni yıllar boyunca her halimle olduğum gibi taşıdılar, kabul ettiler, dinlediler, ne desem ellerinden geldiğince çabaladılar.  Yeter.  Artık kimse çabalamasın.

Ellerimi doya doya seyretmek istiyorum olduğu gibi.
Ellerimi doya doya dinlemek istiyorum sessizce.
Ellerimi doya doya sevmek istiyorum olduğu gibi. Ne daha gergin ne daha gevşek, tam kıvamında sadece böyle, olduğu gibi.

Ellerimi özgür bırakıyorum.
Onlar benim ellerim.  Tanrı’nın bana verdiği.

elif

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir