İz Bırakanlar

Geçen sabah yürüyüşümde karşılaştım bu salyangozla, benimle birlikte yağmur sonrası güneşli havanın tadını çıkarmak üzere belki o da yürüyüşe çıkmıştı kim bilir?  Öncelikle onu gördüğüm ve üzerine basmadığım için bir şükredip, sonra bu sakin minik ve sihirli gücü izledim biraz, bıraktığı izden gözlerimi alamayarak.

“İz Bırakanlar” diye hep programlar yapılır, yazılar yazılır, tarihte şu veya bu şekilde ekseri büyük grupları etkileyen, çok sayıda hayatları değiştiren insanlar için. Hemen onu hatırladım.

Sonra Elif’in aklı o ya, bakın nerelere gitti:  Belki de endüstrileşen, uzmanlaşan, kalabalıklaşan insanlığın yolculuğunun getirdiği bir nokta bu, hep kendimiz dışındaki o büyük işlere başkalarının yaptıklarına baka gelmek, özenmek, bir şeyde mükemmel olmak istemek, ünlü olmak, kitap yazmak, kitlelere ulaşmak gibi istekler ve belki de o “iz bırakanlar” gibi olmak istemek, onların izinden gitmek istemek gibi gibi gibi…Teknoloji de belki bir yandan bir şeyleri paylaşmayı kolaylaştırıp yeni yollar açarken bir o kadar da başka dünyaları takip etmemiz için çoklu olanaklar sunuyor, bu başkalarının dünyalarını izlemeye kısılıp kalmak pahasına.  Başka yaratımları takip etmek için ayrılan zaman bize müthiş neşe getirebilecek kendi yaratımlarımıza yer bırakmıyor çoğu kez. İlham, haberdar olmak, gelişmeler ve gündem açısından güncel olmak, en yeni sürümden haberdar olmak gibi bahanelerimiz olabiliyor. Hep bir iz bırakma derdindeyken belki de zaten varlığımızla bir iz bıraktığımızı unutuyor, küçük gibi görünen her niyetimiz, düşüncemiz, sözümüz ve adımımızla zaten bir yayın yaptığımızı, yolda olduğumuzu ve biricik frekansımızın bir iz olduğunu unutuyoruz.

İşte ben bu minik salyangoza ve bıraktığı ize büyülenmiş bakarken ve “iz bırakanlar” kelimelerini düşünürken bir yandan içimden ışık hızıyla bunlar geçti. Küçük büyük her birimizin varlığı, bu dünyadaki sadece biricik varlığı, her anı, her adımı böylesine büyülü bir iz aslında.  Küçük büyük yaptıklarımızın dış dünyada başkaları tarafından görünür, onaylanır, alkışlanır olmasından bağımsız olarak iz bırakıyor varlığımız.

Acaba soruyorum tekrar tekrar ve hepimiz için, bu sihirli yolculuğumuzun sihrinin farkına varmak, doya doya keyfini çıkarmak için aynı benim bu salyangozu görebilmeme imkan veren dikkatimin o adımda olması gibi şimdi’de daha fazla vakit geçirebilmemiz için neler mümkün?

Her an, her nefesle zaten bıraktığımız izlerin farkında olmamız, sevgiyle neşeyle olduğumuz gibi o an’la, kendimizle ve herşeyle kucaklaşmamız için başka neler mümkün?

Aynı bu sihirli salyangoz gibi her daim yuvada ve yolda olabilmemiz, iz bırakma derdiyle değil  yürüyüşün keyfini ve heyecanını çıkararak an an dolu dolu yaşayabilmemiz için başka neler mümkün?

elif 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir