Tanrı’nın Koynunda

 

teslim olursam
sana,
göğsünde kalırım
öylece…
çekinirim
belki göğsün sıkışır senin
ve belki de
öyle sıkışır ki
ilk defa gibi
gerçekten nefes alırsın.

 

Hep gözüm takılır, hayret ve hayranlıkla, şehrin ortasında, kaldırımın ortasında kıvrılmış uyuyan sokak köpeklerine.  O dışarıda olup bitenden bağımsız ve aynı zamanda uyanık ve aynı zamanda derin huzurlu bir kendini bırakış.  Hepsi bir arada, mümkün.  Buna en yakın hatırladığım belki küçükken babaannemin koca göğsüne sokulup kendimi bıraktığım anlar, belki… Devamını Oku…

Küçük ve Sihirli

Kasım başında aile toplantıları için uzunca bir aradan sonra büyüdüğüm şehre, Ankara’ya gittim.  Annem de ODTÜ mezunu olduğu için ilk defa kampüsteki misafirhanede kaldık.  Meğer annemler ben doğduğumda göbek bağımı ODTÜ’nün girişindeki Bilim Ağacı heykelinin dibine gömmüşler, ODTÜ’de okumadım ama yıllar sonra o kampüste annemlerle birlikte kalmak nasip oldu.

Oldum olasıya üniversite kampüslerini çok sevmişimdir.  Yeni ufukların kokusu, enerjisi beni sarıp sarmalar ve bambaşka bir içsel neşe ve açıklık getirir, hayatın her an merak edilmeyi ve yeniden yaratılmayı hak ettiğini hatırlatır sanki…  İşte tam da bu hisler içinde sonbahar renklerine bürünmüş ağaçları ve yapraklarıyla güzelim kampüste bir sabah yürüyüş yaparken, stadyumdaki “Devrim” yazısıyla karşılaştım ve ayaklarım durdu, kalbim genişledi.

Eski devrim ruhu nerede diye konuşanlar olabilir, vardır da pek çok, bense yeniyi yaratmakla ilgileniyorum, her an değişen dönüşen dünyada bunu yapmanın yeni yollarını merak ediyorum. Belki de dönüşüm eskinin büyük “Devrim” kelimeleri ve büyük hareketleriyle değil, bambaşka şekillerde olacak, oluyor, bunun için neler mümkün? Devamını Oku…

Kahramanın Yolculuğu

“nerede dışa doğru yol almayı umsak orada kendi varlığımızın merkezine geleceğiz;
nerede yalnız olduğumuzu sansak orada bütün dünyayla birlikte olacağız.”
Joseph Campbell

 

sonsuzluğun içinde yol alan
sonsuz bir yolculuk içinde
sonsuz bir yol, ruhun içinde
ayrılık yok farklılık yok
hepsi senin içinde
onun yok bizim var
Bir’in içinde-
içini görür gibi bakarsan dünyaya
nasıl ayrı gayrı nasıl
nasıl iyi kötü nasıl

Devamını Oku…

Şşşş…Şşşş…

daha çok yaprak lazım
ey sonbahar
bastırmak için şehrin uğultusunu

belki de bu kuru yaprak sesi
ninnisidir Doğa Ana’nın
kış uykusu öncesi…

şşşşşş….şşşşşş….

elif

Sonbahar Haikularımız Gelmiştir

kızıl yaprakta
bir heyecan bir pırpır
ilk uçuşu ya…
*
hala güneşleniyor
sarı yapraklar
pastırma yazında
*
balkabağı renginde
batıyor güneş
son-tatlı-bahar

elif

Kim biliiir kim biliir

Bilgi bilineni örten bir perdedir.  
İbn-i Arabi

Bilinmez’le Bulunmaz bir gün muhabbette.  Çekirdek var, çay var demleniyorlar, ne de olsa kimsenin gelip onları rahatsız edeceği yok.

Derken, Bilinmez ağzını açacak oluyor, tam diyecekken…derin bir nefes alıp susuyor.
Az sonra, bu sefer Bulunmaz’ın aklına bir şey geliyor.  Tam diyecekken…o da bir koca derin nefes alıp susuyor. Devamını Oku…